ÇOCUKLARDA LENF BEZİ BÜYÜMESİ MASUM OLMAYABİLİR
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Mine Çakmak, çocuklarda lenf bezi büyümesi için açıklamalarda bulundu.

Düzce Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre;
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Mine Çakmak, çocuklarda lenf bezleri büyümesi (Lenfadenopati) hakkında bilgiler verdi.
Lenfadenopatiyi, lenf bezlerinin büyümesi veya yapısal olarak değişmesi durumu olarak açıklayan Doç. Dr. Çakmak, “Çocuklarda sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonları gibi nedenlerle ortaya çıkar. Genellikle boyun bölgesinde yumuşak, hareketli, bazen ağrılı şişliklerle kendini gösterir. Ancak altta yatan nedene göre sistemik belirtiler de eşlik edebilir.” dedi.
“Çocukluk Çağında Yaygın Görülüyor”
Çocukluk çağı lenfadenopatisinin oldukça yaygın görüldüğüne işaret eden Doç. Dr. Çakmak, özellikle 1–5 yaş arası çocuklarda bağışıklık sisteminin gelişim sürecinde sık enfeksiyon geçirmeleri nedeniyle daha sık gözlendiğine vurgu yaptı. Çocuklarda lenfadenopatinin en sık nedeninin enfeksiyonlar olduğunu bildiren Doç. Dr. Çakmak, “Bunlar arasında viral (örneğin adenovirüs, EBV), bakteriyel (örneğin streptokoklar, stafilokoklar) ve daha nadiren tüberküloz gibi özgül enfeksiyonlar yer alır. Ayrıca otoimmün hastalıklar, ilaç reaksiyonları ve nadiren maligniteler de neden olabilir.” diye konuştu.
Belirtilere Dikkat
Lenfadenopatinin kanserle ilişkilendirilebildiğini ancak çocukluk çağı lenfadenopatilerinin büyük çoğunluğu iyi huylu olduğunu ifade eden Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Çakmak, uzun süreli, sert, sabit, ağrısız lenf bezleri, gece terlemesi, kilo kaybı ve ateş gibi sistemik semptomlarla birlikteyse malignite açısından dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi.
Lenf büyümesinin altta yatan nedene yönelik tedavi ile genellikle gerilediğini açıklayan Doç. Dr. Çakmak, “Enfeksiyona bağlı olanlar çoğu zaman kendiliğinden ya da uygun tedaviyle iyileşir. Altta malignite yatması durumunda hastalığın türüne göre tedavi seçenekleri çeşitlilik gösterir.” şeklinde konuştu.
“Tanı Gecikirse Hastalık İlerleyebilir.”
Lenfadenopatiye yol açan viral enfeksiyonlarda genellikle destek tedavisi yeterli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Çakmak, “Nadiren antiviral denen virüslere özgün ilaçlar verilir. Bakteriyel nedenlerde uygun antibiyotik tedavisi başlanır. Tüberküloz gibi özgül enfeksiyonlarda ise özel tedavi protokolleri uygulanır.” dedi. Özellikle bakteriyel lenfadenopatilerin tedavi edilmediğinde apseleşme, çevre dokulara yayılım veya kronikleşme gibi komplikasyonlar gelişebildiğine işaret eden Doç. Dr. Çakmak, “Altta yatan malignite varsa (lösemi, lenfoma veya solid tümör metastazı), tanı gecikirse hastalık evre olarak ilerleme gösterebilir ve buna bağlı tedavi yoğunlaşabilir.’’ ifadelerine yer verdi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Mine Çakmak, çocuklardaki lenfadenopatiyi fark etmek için ailelerin dikkat etmesi gerekenler hakkında da bilgi verdi.
“Ailelerin Bilinçli Olması Erken Tanı Açısından Çok Önemli”
"Boyunda, koltuk altında veya kasıkta oluşan şişliklerin hepsinin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları tarafından muayene edilmesi gerekmektedir. Bu bölgelerde hassasiyet, kızarıklık, eşlik eden ateş, lenf nodunda günden güne hızlı büyüme, iştahsızlık veya halsizlik gibi bulgular sonradan eklenirse tekrar hızla hastaneye getirilmelidir. Enfeksiyon bulgusu olmaksızın 2 haftadan kısa sürede hızlı büyüme, iki haftalık izlemde büyümeyen, 6 haftalık izlemde gerilemeyen 3 cm’den büyük lenfadenopatiler, köprücük kemiğinin üstünde lenf nodu varlığı, anormal akciğer filmi, karaciğer, dalak büyüklüğünün eşlik etmesi, enfeksiyon veya sistemik hastalık gösterilememesi, ilerleyici bulgular varlığı durumunda lenf nodundan biyopsi yapmaktayız.”
Çocukların enfeksiyonlardan korunması, düzenli hekim kontrolleri, aşıların zamanında yapılması ve ailelerin bilinçli olması erken tanı açısından çok önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Çakmak, açıklamasını “Lenfadenopati çoğu zaman iyi huyludur ve enfeksiyonlarla ilişkilidir. Ancak geçmeyen, büyüyen, sert veya eşlik eden sistemik semptomlarla giden durumlar dikkatle izlenmelidir. Ailelerin paniğe kapılmadan ama ihmal etmeden hekimlerine başvurmaları en doğru yaklaşımdır.” ifadeleri ile sonlandırdı.